Sonunda bu da oldu. İnsanoğlu yapay et üretti. Habere göre, Alman Hükümeti’nin 2 milyon dolar bütçe ayırdığı, NASA’nın da desteklediği proje kapsamında, yaşayan, canlı bir hayvandan alınan hücreler glukoz, amino asit ve minerallerle birleştirilerek bioreaktöre yerleştiriliyor ve kas lifi haline gelene dek elektrik veriliyor. Şimdilik, etin kilosu 10 bin dolara geliyor.
“Çok pahalıymış, daha ucuz ve şaibesiz orijinalinden alalım, mümkünse” diye espriye vurmak mümkün bu durumu. Siyasi şovlarla, irtica karşıtı demeçlerle sistemin şemsiyesi altına girmeyi, bilimsel başarının meşakkatli yolundan daha kısa, etkili ve güvenli bir çözüm olarak görüp, yan gelip yatan bilim adamlarından bahsetmek, “elalem kültür etiyle meşgul, siz giyime kuşama yasak getirmekle” şeklinde sitemler göndermek de…
Ama, Batı’nın “insanlığın yararı” amacıyla çıktığı bilim yolculuğunu fetişizme dönüştürmüş olduğu gerçeği, kaydı daha çok hak ediyor, sanırım. Gerçi Batı’da hayvanların şoklanarak ya da iğnelerle öldürülmesi sonucu elde edilen et, elbette hayvanın kanı akıtılarak elde edilen etten daha sağlıksız oluyor. Bu sorunu gidermek için uygulanacak ‘doğu’daki gibi boğazlama’ işlemi ise, artık bir modernizm tabusu olan ‘sterilizasyon’a uymadığı ve ‘vahşi’ bulunduğu için, kimsenin işine gelmiyor. Velhasıl kültür eti üretiminde amaç olarak vurgulanan, “daha steril, daha az zararlı” gıda üretmek fikrinde bir yere kadar haklılık payı var gibi görünüyor. Ancak sadece görünüyor. Yazının devamını oku »