bence…

hayata dair herşey…

Archive for Ağustos 2006

turkuaz su…

Posted by bence Ağustos 31, 2006

turkuaz_sise.jpgTURKUAZ’IN KAYNAĞI NEREDEDİR?
Turkuaz Bursa ve Çorlu’da üretilmektedir. Buralardaki su havzalarından çıkarılan su ileri teknoloji ile saflaştırılıp, ozonlama işleminden geçirildikten sonra damak zevkine uygun minerallerin ilave edilmesinin ardından satışa sunulur.
BAZI İÇME SULARINA NEDEN MİNERAL İLAVE EDİLİYOR?
Kaynağından elde edilip saflaştırma ve ozonlama işleminden geçirilen su, tat ve damak zevkine uygun hale gelmesi için minerallerle zenginleştirilebilir.

Yukarıdaki paragraf kendi sitesinden alıntı.Yani kuyu suyunu arıtıp,biraz da ilaveler yapıp bize içiriyorlar.Memleketimin her tarafından zengin içerikli kaynaklar fışkırırken yapay suyu reklam kampanyaları sayesinde yutturdular herkese.Sorun bakalım çevrenizdeki insanlar biliyorlar mı aslında kaynak suyu olmadığını.Yine de tercih size kalmış.

DEMEDİ DEMEYİN…

Posted in demedi demeyin | 1 Comment »

Gıdada hilenin hızına bilim bile yetişemiyor

Posted by bence Ağustos 31, 2006

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının faaliyeti içerisine giren tarım, hayvancılık ve gıda ile ilgili sorunlar ülkemizde halen çözümlenememiş ve gittikçe de içinden çıkılamayacak bir boyuta sürüklenmektedir.

Ülkemizde ve dünyada 20.yüzyılın son çeyreğinde başlayan ve içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Bu değişimden doğal olarak tarım ve hayvancılık da etkilenmekte, eski yeni, olumlu olumsuz, iyi kötü gibi karşıt kavramlar çatışmakta ve yeni değer yargıları, yeni sorunlar ortaya çıkmaktadır. Böyle bir ortamda ülkemizin ekonomik anlamda dışa açılımını sağlayacak, kırsal ekonomik kalkınmanın itici gücünü oluşturacak potansiyele sahip tek güç tarım ve hayvancılık sektörüdür. Bir takım popülist yaklaşımlarla verimliliğini artıramamış, diğer sektörler içinde eritilmeye çalışılmaktadır.

Yıllardır gelen her iktidar gibi bu iktidar da hayvancılık sektörüne yönelik ekonomik politikalar konusunda yapılan uyarıları dikkate almamayı bir yücelik saymaktadır. Üstelik gücünü aldığı Meclisteki çoğunluğa dayanıp daha ileri giderek bu sefer hayvancılığı tamamen katletmeye çalışmaktadır.

Hayvancılık sektörü, devlete yıllardır başlı başına bir sektör olarak değil, bir yan iş kolu olarak tanıtılmıştır. Bu yanlış, bir devlet politikası olmamasına karşın, yönetime egemen olan anlayış, devleti bu şekilde yönlendirmiştir. Hâlbuki gelişmeyen hayvancılık sektörü, diğer birçok sektörün gelişmemesine de neden olmuştur.

Öncelikli olarak, ülkemizin koşullarına uygun ulusal bir hayvancılık politikası ne yazık ki yoktur. Ülkenin kırsal kalkınması ancak ulusal hayvancılık politikası oluşturulması ve uygulanması ile mümkündür. Güneydoğudaki terörü besleyen ve köyden kente göçü teşvik eden işsizlik sorunu da böylece ortadan kalkacaktır. Hayvancılık sektörü, kendi üretim yönü dışında birçok sektöre hammadde sağlayan sürükleyici ve istihdam yaratıcı bir sektördür. Merkezden güdümlü üretici birlikleri ve çok amaçlı kırsal kalkınma kooperatifleri yerine üretim alt sektörlerine (besi, tavukçuluk, süt vb) göre kurulmuş, üretimi endüstri ve pazarlama ile bütünleşmiş ihtisaslaşmış kooperatif modelleri ve tabandan gelişen demokratik üretici birliklerinin kurulması en başta gelen önceliklerdir.

Türkiye, mevcut sosyo- ekonomik ve coğrafi yapısıyla her türlü hayvansal üretime uygun ve çok önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak, ülkenin sahip olduğu bu potansiyel yanlış planlama ve uygulamalar sonucu akılcı ve verimli bir biçimde kullanılamamaktadır.

Hayvancılık sektörünün gelişememesi ve dışa bağımlılıktan kurtulamaması beraberinde bu kaynaktan sağlanan gıdalarda hilelerin ve sahtekârlıkların artışını getirmektedir. İnsan sağlığı ciddi tehdit altında bulunmaktadır. Hatta gıdada hilenin hızına bilim bile yetişememektedir. Temel gıda maddeleri başta olmak üzere sofralara konan birçok gıdanın içine insan sağlığına da zarar verecek nitelikte maddeler katıldığı, yiyeceklerin kimyasal işleme tabi tutulduğu yetkili makamlar tarafından bile inkâr edilememektedir.

Ufalanmış peynirin birleştirilip yeniden kalıp peynir yapıldığını, dana kıymaya tavuk sakatatının katıldığını, sütün yağının alınıp yerine margarin konulduğunu biliyorduk ama daha kötüleri de var. Örneğin küflü kaşarlar eritme peyniri yapılıyor. Tavuk dönerin içine tavuk derisi, bağırsak, paça ve sakatatlar baharatlanarak karıştırılıyor. Kırmızı bibere kiremit tozu ekleniyor. Kalitesiz bulgura boya katıp ayıp örtülüyor. Zeytinyağına rafine ayçicek, kanola, fındık ve tereyağı karıştırılıyor. Son kullanma tarihi geçmiş sucuklar yeni yapılan sucukların içine katılıp yeniden imal ediliyor.

Salam ve sosislerin içine hayvansal atıklar katılıyor. Soya baharatla karıştırılıp sucuk imalatında kullanılıyor. Baharatlar arasına kurutulmuş ot ve sap karıştırılıyor. Depolarda iyi muhafaza edilmediği için küflenen çaylar da soframıza geliyor. Eve alınan sucuklarda hiç et olmayabiliyor, dana kıymanın içine sırf renk versin diye karaciğer ve bağırsak konabiliyor. Marketlerde bozulmaya başlayan etler terbiyelenip mangallık diye satılabiliyor. Balların ise arı yüzü görmeden üretildiğine bile tanık olduk. Türkiye’de sahte gıda piyasasında ürün yelpazesi bir hayli geniş. Çiftlikten sofraya gıda güvenliği denilen olgu henüz ülkemize yerleşmemiş. Büyük umutlarla çıkartılan ve Avrupa ülkeleriyle uyumlu diye yutturulan 5179 sayılı Gıda Yasası bunu sağlamaktan uzak. Denetim ve kontroller yok denecek kadar az. Bu ülkenin başkentinde satılan etlerin %50’si kaçaksa ve herkesin gözü önünde kaçak hayvan kesimi yapılabiliyorsa bunlar normaldir diyebilirsiniz. Yapılmak istenen şey hayvancılığı katletmekse bunun başarıyla uygulandığını görüyoruz. Hayvancılık öldü. Yakında tarım da bitecek gibi. Gelişmiş ülkelerin semirmiş pardon büyük şirketleri şimdiden iştahlı bir şekilde pazara girme hazırlığında. Az kaldı. Sıradaki gelsin!

Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ
9 Mayıs 2006 Cumhuriyet Tarım-Hayvancılık eki

Posted in gazetelerden, sağlık | 1 Comment »

osmanlıca bilgisayar terimleri:))))

Posted by bence Ağustos 31, 2006

Görev çubuğu: değnek-ül vazife
Çift tıklama: tikirt-ül tekerrür
Administrator: sahip-ül edevat
Software: edevat-ül yumuşak
Hardware: edevat-ül civanmert
Anti spyware: müdafaa-ül hafiye
My documents: hazine-i evrak
Internet: allâme-i ulûl arz
Google: kasif-ül ali
Google earth: seyr-ül arz, kaşif-ül arz
Denetim masası: sehba-i saltanat
Cd rom: pervane-ül hâfıza
Ekran: perde-ül temaşa
Kasa: kaide
Enter: duhûl
Virüs: deyyus
Msn: elçi
Hacker: deyyus-ül-ekber
Hata raporu: malumat-ül kabahat
Mail server: divan-ül mektubat
Messenger: havadisçi
Chat: muhabbet ül zabi
Ctrl alt del: has timar zeamet

Posted in aklıma gelenler | 5 Comments »

Elveda Gülsarı

Posted by bence Ağustos 31, 2006

000000002.jpg

bence Aytmatovun bütün kitaplarını okuyun.Eminim ki bir solukta bitireceksiniz….

Elveda Gülsarı, ünlü yazar Cengiz Aytmatov’un en güzel romanlarından biridir. Cins ve ünlü bir yorga olan Gülsarı adındaki atın doğumundan, yaşlanarak ölümüne kadar geçen fırtınalı hayat macerası, romanın ana konusu gibi görünür. Ama, atın sahibi Tanabay\’ın ve Tanabay gibi devrime inanmış Kırgız gençlerinin hayatı, daha az çalkantılı, daha az çileli geçmemiştir. Bunu, Tanabay’ın, can çekişen sevgili atının başında, yüreği üzüntülerle dolu olarak geçirdiği bir kaç saatlik süre içinde kendisiyle, geçmişiyle hesaplaşmasından anlıyoruz.
Tanabay, o birkaç saatlik süre içinde kendi çocukluğunu, gençliğini ve yaşlılığını, sevinç ve acılarıyla, umut ve umutsuzluklarıyla, sevap ve günahlarıyla yeniden yaşıyormuş gibi hayalinde canlandırır. O kendini devrime, mutlu yarınlara adamış, ama siyasî rejim onun ömrünü mutsuzluklar ve sıkıntılar içinde geçirmesine sebep olmuştur.
Bu kadar değil… Aytmatov, kendine özgü anlatım biçimi ve gücü ile, Kırgız – Kazak ellerinin doğasını, Kırgız – Kazak Türklerinin töresini ve folklorunu da pek canlı olarak gözler önüne seriyor. Aşk ve heyecan, çarpıcı örneklerle eleştiri, okur için derin edebî haz, yazarın bu eserinde de yoğun olarak vardır. Bir şey daha var: Tanabay\’ın o çok özverili ama çileli hayatını okurken, onun gençliğinde yürekten bağlandığı bir siyasî rejimin, komünizmin, can çekiştiğini, bugünkü dağılma ya da çöküşün kaçınılmazlığını da görüyoruz bu çok duygulandıran ve düşündüren romanda.

Posted in kitap dünyası | Leave a Comment »

Yıldırım Sesli Manascı – Yüzyüze – Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek

Posted by bence Ağustos 31, 2006

000000001.jpg“Bu hikâyede yaşanmış bir olayı anlattım. Hikâyenin kahramanı küçük Krisk halen yaşamaktadır ve bir yazardır, adı da Vladimir. Bana birgün başından geçen hadiseyi, hikâyede anlattığım hadiseyi anlattı. Bu hadiseyi bana vermesini, izin verirse yazmak istediğimi söyledim. Hiç tereddüt etmedi, hatta, “bundan da hikâye mi çıkarmış?” diye hafifçe burun kıvırdı. Ben oturdum yazdım. Yayınlandı. Birgün karşılaştık. Hayretler içindeydi. “Yahu nasıl yazdın? Olacak şey değil, keşke hikâyemi sana vermeseydim!” demez mi. Güldüm, “O hadiseyi yaşayan sensin, ama sen yazamazdın” dedim. `Ancak ben yazabilirim!’ Ben ne yaptım? Vladimir’in yaşadığı, herkesin başına gelebilecek bir olayı aldım, kendi felsefemin içine oturttum. İnsanın `evrensel’ özünü yakaladım o hikâyede, beşerî olanı yakaladım. Her usta yazar, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, bütün insanlar arasında müşterek olan noktayı yakalar ve o noktayı hedef alarak eserlerini kaleme alır.”

Posted in kitap dünyası | Leave a Comment »

Armagedon / Türkiye-İsrail Gizli Savaşı

Posted by bence Ağustos 31, 2006

00000000.jpgBeş ayrı davadan yargılanarak toplatılan ve neticede beraat eden bu kitap.Türkiye’nin gizli, fakat gerçek tarihidir. Körfez Savaşı’ndan Çekiç Güç’e, Kürt Devleti projesinden Susurluk’a, Uğur Mumcu suikastinden Eşref Bitlis cinayetine, Muavenet olayından ordu içindeki yapılanmaya değin bir çok konu bambaşka bir bakış açısıyla ve belgeleri ile birlikte. İrkilerek okuyacağınız bu kitabı asla unutamayacaksınız.

Posted in kitap dünyası | Leave a Comment »

yürek burkanlar…

Posted by bence Ağustos 31, 2006

zzzzzz.jpg

12.jpg

z.jpg

zzzz.jpg

zz.jpg

burası Nijer.
eğer içiniz acıdıysa
yüreğiniz burkulduysa bu adresi ziyaret edin.
belki de elinizden gelen birşeyler vardır.

Posted in resimler | Leave a Comment »

günbatımı

Posted by bence Ağustos 31, 2006

zzz.JPG

zxxz.jpg

zx.jpg

Posted in resimler | Leave a Comment »

zafer

Posted by bence Ağustos 31, 2006

zafer.jpg

355, Temmuz – 2006

Bizde Reklam Yok! Zafer’den
Sevgili gönül dostlarımız! Bildiğiniz gibi dergimiz otuz küsur yıldır çıkma başarısı göstermiş olan bir dergi. Gerek yazı yazarak, gerek araştırma yaparak pek çok yazarın, araştırmacının himmetiyle beraber siz değerli okuyucu dostlarımızın da desteği ve …
Satır Arkası Ömer Baldık
Müslüman ve Para Adına ‘piyasa düzeni’ denen kapitalist sistemle Müslümanların ilişkilerini en iyi belki de reklâmlar yansıtıyor. Yakın zamana kadar İslâmî değerler üzerinden mesajını aktaran ilginç reklâmlara tanık olduk. Çok uluslu bir şirket …
Fordizm Veli Sırım
AMERİKA’NIN ünlü sanayicilerinden Henry Ford, 1913 tarihinde, Michigan’da bulunan Motor Fabrikasında bir ilki gerçekleştirdi. Otomobiller seri montajla üretilmeye başlandı. Bu uygulama sonraki yıllarda hızla yayıldığı ve artık bir düşünce tarzı haline gel…
Rakamların Diliyle Betül Tomor
Televizyonda reklam oranı ne kadardır: % 40 ••• Basılı medya reklam oranı ne kadardır: % 50 ••• İnternette reklam oranı ne kadardır: % 4. ••• 2006 Mayıs ayında televizyonda internet reklamları kaç saniye yayınlanmıştır: 2.043.555 ••• 2006 Mayıs ay…
Reklam Ne İşe Yarar? Ümit Şimşek
BATI UYGARLIĞI, insanı reklamlarıyla tüketici yaptı. Bunun için de reklamı yeniden icad etti ve tüketim ekonomisinin en önemli dayanağı haline getirdi. Zamanla, bu sektör, cazip imkânlarıyla insanların en yeteneklilerini kendisine çeken, bilim adamlarına …
On Gümüş Zafer’den
PEYGAMBER ALEYHİSSELAM, bir gün Medine pazarına çıktı. Yanında on gümüş kadar parası vardı. Kendisine dört gümüşe bir gömlek satın aldı. Ancak, bir fakir adam gelip, kendisinden o gömleği istedi. Resulullah gömleği ona verdi. Geriye dönüp dört gümüşe bir …
Gençliğin Cinsellikle İmtihanı Ömer Baldık
CİNSELLİĞİN gençler için sorun olması, bu zamana özgü değildir. Her devirde gençler, özellikle büluğ çağından itibaren iç dünyasında karşı cinse karşı şiddetli bir cinsel arzu duyar. Bu, onun fıtratında vardır. Önemli olan, bu arzunun meşru bir yoldan tat…
Hazır Cevaplar Zafer’den
KİTABA GEÇMEK Babıâli’nin nüktedan simalarından Nurettin Artam, yolda karşılaştığı Ahmet Muhip Dranas’a, “Tebrik ederim dostum,” demiş. “İsminiz kitaplara geçmiş bulunuyor.” Ahmet Muhip Dranas, merakla sormuş: “Yok canım, nerde gördün?” Nuretti…
Kırk ambar Selçuk Yıldırım
Allah-u Zülcelal Hazretleri şöyle buyurur: “Bir günah işleyip de onu affımın yanında büyük görene gazaplandığım gibi hiç kimseye gazaplanmam. Eğer cezayı acele verici olsaydım veya acele etmek benim şanımdan olsaydı, rahmetimden ümit kesenlere cezayı a…
Televizyon Beyin Gelişimini Engelliyor! Ahmet Kurt
İNSANIN televizyona karşı tepkisiz kalması mümkün değildir. Çünkü insan harici ve dahili şartlarda oluşan dürtülere karşı daima tepki gösterir. Işık gözlerine ulaşır, sesler kulaklarına gelir, kokular burnuna dolar, hava akımı tenine temas eder, ani sancı…
Televizyonu Kontrol Altına Almanın Yolları Dr. Senai Demirci
Araştırmalara göre, sekiz yaşın altındaki çocuklar televizyonun etkisi nedeniyle gerçek ile kurguyu birbirinden ayıramıyorlar. Ve her gün televizyon karşısında kendilerince “gerçek şiddet”i, “gerçek cinselliği” seyredip öğreniyorlar. Kuşkusuz, bu etkiler …
Bir Bilal Vardı Selim Gündüzalp
HER SABAH acı ile yattıkları yerden büyük ümitlerle doğruluyordu insanlar. Gözler ufka çevrilmiş, belli belirsiz bakışlar hep bir şey arıyordu. Umutlarla ufka bakıyor, güneşin doğuşu gibi rahmeti bekliyordu insanlar. Kalpler iştiyak içindeydi. Beklemek ka…
Tavan Arası Selçuk Yıldırım
Can Havli Büyük Türk güreşçilerinden cihan pehlivanı Kara Ahmet, çok güçlü bir insandı. Bu koca pehlivan, bir gün İstanbul’da bir kahvede otururken âniden ölüme yenik düştü. Ölümü sırasında can havliyle kahvenin demir parmaklıklarına sarılmış ve…
İncir Çekirdeği Ali Suad
TEK KULLANIMLIK HAYAT Dünkü yemek bu güne kalır, ama dünkü ömür bugüne kalmaz. Her ânımız tek kullanımlıktır. Henüz gelmeyen ömrümüzü getiremediğimiz gibi, geçen de artık geçmiştir, bir daha getiremeyiz. Bize verilen ömür zaten onu tutmamız için …
Sevelim Ama Nasıl? Prof. Dr. Alaaddin Başar
Kâinat için birçok benzetmeler yapılmıştır. Bunlardan birisi de “teşhirgâh”tır. Teşhirgâh, sanat eserlerinin sergilendiği mekân demektir; bugünün tabiriyle “fuar.” Sema, bu fuarın bir bölümü. Orada yıldızlar sergileniyor. Denizler ayrı bir bölüm, onda…
Kapıda… Yusuf Çağlar
Bak, ben yine kapıda kalmışım… Evimizde kimse yok. Anlamıyorum, sabah ayrıldım sizden. Şimdi neredesiniz? Kapılar… Sevdiklerine açılmıyorsa ne anlamı var! Kapıda kalmışım… Sözlerim açmıyor kilitlerini. İçerden bir el atsan, açıversen kapıları. S…
“Erkekler eşlerine nasıl davranmalı?” – Marifetname’den ..
EY DOST! Hanımına iyi huylu olmalısın, onunla yumuşaklıkla sohbet ve tatlı sözle konuşmalısın. Peygamberimiz “İnsanların hayırlısı, eşine ve ev halkına hayırlı ve faydalı olan kimsedir” buyurur. Eşini üzüntülü bulduğunda onu çok sevdiğini söylemelisin, şe…
Kusursuz Doğadan Akılcı Taklitler Elif KIRAL
İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ yüzyılda bilimadamları yeni bir teknolojik ürün üzerinde çalışırken çoğunlukla doğadaki modellerden faydalanıyorlar. Son yıllarda doğada bulunan sistemlerden esinlenerek yapılan pek çok alet, sistem ve mekanizma insanlığın hizmetine su…
Mutlaka Sen de Gezmelisin… Ömer Sevinçgül
“Sıkılıyorum ya… Ne yapsam acaba… Hep bildik yerlere gitmekten gına geldi bana… Sinemalar, tiyatrolar, resitaller, bilmem ne… Hep aynı olmaya başladı… Şöyle farklı bir şeyler görmek, yaşamak istiyor canım… Burada kalmamı gerektirecek işlerim o…
Üç Gün Görebilseydim… ..
Helen Keller BAZEN kendi kendime, “Herkes senede bir iki gün de olsa görme ve işitme duygularından mahrum kalsa ne olur?” diye sorarım. O zaman insanlar sahip oldukları şeylere daha çok değer verirlerdi herhalde. Belki sessizlikte seslerin insana ver…
Kâinattan Haberler Betül Tomor
Dünyanın En Güçlü Tutkalı Yapılan araştırmalara göre “Caulobacter crescentus” adlı bakterinin salgıladığı yapışkan sıvının 6.5 santimetre’de 5 ton’luk bir güce denk geldiği saptandı. Bir başka deyişle, bu bakterinin salgıladığı sıvı, üst üste ko…
Denizin Yakarışı Abdürreşid Şahin
YATAĞIMDAN FIRLAYARAK ODANIN içinde dolaşmaya başladım. Ne yapacağımı bilmez bir haldeydim. İçimdeki sıkıntıyı gidermek istiyordum. Fakat aklıma yapacak hiçbir şey gelmiyordu. Çaresiz bir halde yumruklarımı sıkıp bir off.. çektim. “Nedir bu hal? Ne oluyor…
Aşağılık Duygusunun Tedavisi ..
Serhat Şeftali “NEDEN kendimi ikinci sınıf hissediyorum?” diye düşündü. Üzerindeki ağırlığa anlam veremiyor, sanki herkesin kendine baktığını zannediyordu. Her hareketi “acaba yanlış bir şey yaptım mı?” düşüncesiyle noktalanıyor, sıkıntısı giderek artı…
Dr Yusuf Karaçay ile ‘Reklamlar’ Üzerine Bir Söyleşi Ömer Baldık
Reklam deyince, her geçen gün daha da gelişen bir sektörden bahsediyoruz. “Reklam” kelimesini duyduğunuzda sizin zihninizde ne gibi çağrışımlar uyanıyor? Soyut olarak “reklam” denince “tanıtmak, ilan etmek, haber vermek, hatta bilgilendirmek” gibi…
Kalpler O’nu Gösteriyor ..
Dr. Ahmet Rıdvan BİR YUMRUK büyüklüğündeki kalp, manevi anlamda âlemleri barındırdığı gibi, maddi anlamda da yaratanına çok iyi bir aynadır. Kalbin üzerinde isminin yazılı olmasına gerek yok. Kalp zaten her şeyiyle O’nu gösteriyor. KALPTE dört adet kap…

Posted in dergilerim | Leave a Comment »

ACE,lekelere dost

Posted by bence Ağustos 31, 2006

acefamilypack.jpgÇamaşır deterjanını alıp kullanmak gibi bir hataya düştünüz mü bilemiyorum ama bana kalırsa ACEnin reklam sloganı şöyle olmalı:

ACE LEKELERE DOST,ÇAMAŞIRLARA DOST…

Tavsiye etmediklerim arasında bu da var.Karpuz suyunu bile çıkarmıyor.

DEMEDİ DEMEYİN…

Posted in demedi demeyin | Leave a Comment »